Un amoureux, en présence de sa bien-aimée, rappelait ses services et ses travaux, Disant: « Pour toi, j'ai fait telle et telle chose, dans cette guerre j'ai souffert des flèches et des lances.
« La richesse a disparu, et la force a disparu, et la réputation a disparu: à cause de mon amour pour toi, bien des malheurs me sont arrivés.
« Nulle aube ne m'a trouvé endormi ou riant: nul soir ne m'a trouvé dans une demeure tranquille. »
Ce qu'il avait goûté d'amertumes et de lie, il le lui racontait en détail, point par point;
Non pas en guise de revendication; il faisait seulement montre de cent témoignages de la réalité de son amour. [...]
L'amoureux à cause de cette ancienne peine, prononçait cent paroles de plainte, en disant: « Je n'ai pas dit un seul mot. »
Il y avait en lui un feu: il ne savait pas ce que c'était, mais son ardeur le faisait pleurer comme une bougie.
La bien-aimée lui dit: « Tu as fait tout cela, cependant ouvre tes oreilles toutes grandes et écoute bien;
« Car tu n'as pas accompli ce qui est la racine de la racine de l'amour et de la fidélité: ce que tu as fait, ce ne sont que les branches ».
L'amoureux demanda : « Dis-moi, quelle est cette racine? » Elle répondit: « Cette racine c'est de mourir et de s'anéantir.
« Tu as fait tout le reste, mais tu n'es pas mort, tu es vivant. Donc, tu es un ami prêt à se sacrifier! »
Aussitôt, il s'étendit de tout son long et rendit l'âme: comme la rose il donnait sa vie, en riant et en se réjouissant.
Hz Mevlânâ Djâlâl Od Dîn Rûmî
Mathnawî V,1242
.
Bir aşığın sevgilisine, ettiği hizmetleri, gösterdiği vefaları, uzun gecelerde “Yanının yatak görmediğini”, uzun günlerde çektiği elem ve iştiyakı anlatıp da ben bundan başka bir şey varsa beni irşadet. Ne buyurursan yapayım, hatta dilersen Halil aleyhisselam gibi ateşe atışalım, Yunus aleyhisselam gibi kendimi deniz canavarının ağzına atayım, Cercis aleyhisselam gibi yetmiş kere öldürmem lazımsa öldüreyim. Şuayb aleyselam gibi ağlamaktan kör olmak gerekse olayım” demesi peygamberlerin vefalarının, canlarıyla oynamalarını saymaya imkan yok ya, Sevgilinin de ona cevap vermesi
Bu aşık sevgilisinin huzurunda yaptığı işleri bir bir sayıyor, diyordu ki:
Senin için şunları yaptım, bunları ettim. Şu savaş meydanında oklara nişan oldum.
Mal gitti kuvvet gitti, namus gitti. Aşkından nice muratsızlıklara uğradım.
1245. Hiçbir sabah, beni uyur, yahut güler bir halde görmedi. Hiçbir akşam, beni düzgün bir halde bulmadı.
Acı ve tortulu neler içmişse etraflıca ve bir bir saymaktaydı.
Sevgilisine minnet olsun diye değil de aşkına yüzlerce tanık olmak üzere bunları sayıp döküyordu.
Aklı olanlara bir işaret yeter. Aşıkların sevgiliye karşı duydukları susuzluk, ne vakti gider, biter ki,
Usanmadan sözünü tekrarlar durur. Hiç balık bir işaretle duru suya kanar mı?
1250. Bir söz bile söylemedim diye şikayet ederek o eski derde ait yüzlerce söz söylüyordu.
Onda bir ateş vardı fakat neydi, bilmiyordu. Yalnız mum gibi, onun hararetiyle ağlayıp duruyordu.
Sevgili dedi ki: Doğru bütün bunları yaptın ama kulağını iyi aç ve dinle,
Aşkın ve sevginin aslının aslı olan bir şey var ki onu yapmadın. Bu yaptıklarının hepsi feridir.
Aşık söyle dedi, o asıl nedir? Sevgili dedi ki: Ölmek ve yok olmaktır.
Hz Mevlânâ cilt V / 1242